Alkolsüz Bira Caiz Midir?
Bu soru bağımlılık tedavisinde sıkça karşılaştığımız bir soru. Yanıtlamak için önce kendi deneyimlerimden başlayacağım. Ben 11 yıldır hayatını temiz sürdüren bir bağımlıyım. Bu temizlik yolcuğu sırasında tabi ki sosyal hayatın gerektirdiği bazı durumlarda alkolle karşılaşma ya da tavsiye edilmese de alkollü mekanlarda bulunmak gibi meydan okumalı sınavlardan geçmek durumunda kaldım.
İyileşme sürecinin özellikle ilk yıllarında bu gibi durumlardan uzak durmanız tavsiye edilir ve bu tavsiyeler boş değildir mutlaka uymaya çalışın. İlk zamanlarda insanlar "bir kendimi denemek istedim" veya "yok canım benim alkole karşı ciddi bir zaafım yok ki" gibi türlü çeşitli kendini ikna etme yöntemi ile bu riskli durumları denemeye kalkar ve zorlukla kazanılmış günlerce veya aylarca süren temizlik sürelerini o gece bir içki ile kaybedebilirler.
İyileşme sürecinin başlangıç zamanlarında bu kesin bir tavsiyedir ama süreç ilerledikçe ve temizlik süreniz arttıkça hayatın içindeki bu testlere maruz kalma açısından genelde ipler biraz gevşemeye başlar. Aile içinden birinin evlilik yemeği, iş arkadaşları ile yapılan iş yemeği, kız arkadaşınızın doğum günü partisi, çok sevdiğiniz bir grubun konseri, yılbaşı kutlamaları, iş yeri partileri, düğünler, her şey dahil bir tatil fırsatı gibi durumlar bolca alkol tüketilen türden sosyal ortamlarda bulunmak zaman zaman sizin de reddetmenizin garip kaçacağı teklifler olarak karşınıza gelebilir.
Bu gibi durumlarda içmiyor olmanız gerçekten zorlayıcı bir durumdur. Birinci sebebi herkesin içki içiyor olduğu bir ortamda alkol ne kadar tercih maddeniz olmasa dahi, (craving) alkol kullanım isteği yaşayabilirsiniz bu çok normaldir. Hiç kullanmamış insanlar bile yaşar. İkincisi herkesin içtiği bir ortamda sizin içmiyor oluşunuz grubu tetikler ve bir anda herkes neden sizin içmediğinizle ilgilenmeye başlar. Eğer içmiyorsanız, sizin alkol kullanım isteği yaşama ihtimalinizden daha yüksek bir ihtimalle bu olur ve cevap vermek istemediğiniz sorularla karşı karşıya kalabilirsiniz. Hadi bunların hiç birisi olmasa ve kimse de sizinle ilgilenmese bile bu sefer de bulunduğunuz ortama yabancılaşma, kendinizi gruba ait hissetmeme ya da ne yapacağını bilememe gibi pek de hoş olmayan duygular yaşayabilirsiniz. Kaldı ki grubun promil düzeyi yükseldikçe ayık bir zihin ve duygu durumla gruba eşlik etmek ve onlarla senkronize olmaya çalışmak da epey zor bir hal alır. Hal böyle olunca da ister istemez insanın aklına şu soru gelebilir?
Acaba arada bir böyle durumlarda alkolsüz bir bira içsem ne olur?
Açıkçası içinde alkol olmayan bir bira içme fikri bana hiçbir zaman cazip gelmedi. Neden ki? sorusuna kendimi ikna edecek bir cevap bulamadım ama Adsız Alkolikler veya Adsız Narkotik gibi tamamen uzak durma rejimi uygulayan arkadaşlık birliklerinin üyelerinden bile bu soruları duyduğum oldu veya bunu deneyenleri gördüm. Öncelikle şunu belirtelim ki teknik olarak içinde alkol olmayan bir bira içtiğinizde, vücudunuza psikoaktif bir madde girmediği için tabi ki temizliğiniz bozulmuş sayılmaz. Ama sadece teknik olarak. Eğer soruyu "temizliğim bozulur mu?" kriterinden çıkartıp "bu içinde bulunduğum durumla uygun bir baş etme yöntemi midir?" diye sorarsak işte o zaman durum biraz farklılaşıyor. Şimdi biraz da bilimsel literatüre göz atarak devam edelim:
Indiana Üniversitesi Tıp Fakültesi araştırmacılarının yaptığı bir araştırmaya[i] göre, herhangi bir alkol etkisi hissetmedikleri durumda, biranın alkollü mü alkolsüz mü olduğuna bakılmaksızın beynimizdeki ödül mekanizması aynı şekilde dopamin salınımı gerçekleştiriyor. Üstelik bu ailelerinde alkolizm geçmişi olan katılımcılarda daha yüksek gözlemleniyor. Ve biz bu dopamin salınımının zaten hali hazırda yaşanan kullanım isteğini (craving) artırıcı etkisini, veya tercih maddesi alkol olmayanlarda ise madde kullanım isteğini tetikleyici etkisini uzun yıllardır biliyoruz. Yani ez cümle her ne kadar böyle bir ortamda alkolsüz bir bira içmek oldukça masum bir seçenek gibi dursa dahi, ya içinizde yaşadığınız baskıyı artırıyor ya da beyninizdeki uyuyan devi dürterek uyanmasına sebep oluyor. Maalesef yukarıda anlattığımız sebeplerden dolayı içinde bulunduğumuz zorlayıcı test ortamını bizim için daha zorlayıcı hale getiriyor.
Gene Oxford Academic'de[ii] yayınlanan bir araştırmaya göre ki biraz daha kapsamlı bir şekilde ödül merkezindeki dopamin salınımını birkaç aşamalı ölçmüş oldukları için daha belirleyici sonuçlar elde edilmiş ve sadece tadına bakıldığı anda alkolsüz biraların ödül merkezinde daha yüksek salınıma sebep olduğu ama yutulduktan sonra ise alkollü biradaki salınımın daha yüksek olduğu şeklinde bir ilişkilendirme söz konusu. Yani bunu şöyle okumamız da mümkün evet tabi ki alkollü bira içmenizin kullanıma dönüş riskini artıracağı daha aşikar ama kullanım isteği yaratmak veya arttırmak açısından alkolsüz bira içiyor olmanız bir fark yaratmıyor. Yani kullanım isteğinizi en az alkollü bira içtiğinizdeki kadar artırıyor. Ve bu görsel uyaranla kıyaslandığında ise tad almanın çok daha aktive edici olduğu uyarısı ile birlikte sunuluyor.
Zaten herhangi bir şekilde iyileşme sürecine giren insanların, iyileşmelerinin ilk dönemlerinden kokusunu duymak, tadını hissetmek veya görsel olarak karşılaşmanın herhangi birinin ne kadar yüksek riskli bir kullanım isteği tetikleyicisi olduğuna dair deneyimleri vardır ama insan bir şekilde unutan bir yapıya sahip ve beyin her zaman kendini kandıracak türlü çeşitli yollar bulma konusunda oldukça maharetli ve maalesef bağımlılık zamanla bağışıklık kazanılan bir hastalık değil. Zaten görüntüsüne ve kokusuna maruz kaldığınız bir ortamda bir de tadına bakayım diyerek sınırlarınızı zorlamayın. Eğer içmeyecekseniz alkolsüz bira da içmeyin uyarısını rahatlıkla yapabiliriz. Bu uygun bir baş etme yöntemi değil, gidip kullanmasanız dahi kendinizi öncesine göre daha kötü hissedersiniz. Ve unutmayın iyileşmede her şey kullanıp kullanmamakla ilgili değil. Deneyimi daha keyifli hale getirmekle ilgili.
Burada son olarak eğer böyle bir durumda kalırsanız bu durumdan ruhsal fiziksel ve psikolojik olarak en az hasarla nasıl geçeriz ipuçları verelim. Asıl mesele bir tercih gerçekten bir tercih olmalıdır ya da en azından öyle gibi görülmelidir. Eğer böyle bir ortama ne içeceğinizi bilmeden giderseniz ve garson karşınızda beklerken menünün en kısa bölümü olan alkolsüz içecekler bölümünde " ay kahve mi içsem? yoksa kola mı?" gibi çaresizlik içinde bırakırsanız, maçı zaten kaybettiniz. Kendinizi biraz ezik hissetmeniz kaçınılmaz. Tercihinizin önceden şekillenmiş olması lazım. Sizin tercih ettiğiniz soda markası nedir? Onu hangi meyve aroması ile karıştırmayı seversiniz? Hangi ölçekte? içine eklenmesini tercih ettiğiniz ekstralar var mı? bütün bunların çalışılmış ve hatta sizin özel zevkiniz haline gelmiş olması lazım. Aynı şeyler kahve siparişiniz içinde geçerlidir.
-" Ben bir soda alayım" ile
- " Bana bir San Pallegrino içine yarım ölçek lime ve tek buz istiyorum. Varsa taze naneniz hafif ezip koyarsanız sevinirim" arasında dağlar kadar fark var. Birincisi mahrumiyet, ikincisi bir seçim.
Siz garsonun karşısında elinizde menü ile kıvranmayın, garson isteğinizi yerine getirmek için kıvransın. Hem böylece masadaki diğer kişilere de sorgulanmanız için açık bir kapı bırakmamış olursunuz. Bu bir tercih hem de güçlü bir tercih. Afiyet olsun.
Bu içerik Serkan Özkan tarafından üretilmiştir. Kullanımı serbesttir ama bir mail atarak haber verirseniz seviniriz.
[i] April 15, 2013 Indiana University ,"The taste of beer, without any effect from alcohol itself, can trigger dopamine release in the brain, which is associated with drinking, and other drugs of abuse."
' 13 November 2018 Chemical Senses, Volume 44, Issue 1, January 2019, Pages 51–60, "Brain Responses to Anticipation and Consumption of Beer with and with out Alcohol " Paul A M Smeets, Cees de Graaf
Comments